Memur-Sen İl Başkanı Suat Mantar, ``Meclise başörtülü şekilde girilmesinin ardından birilerine göre korkulan olmadı, birilerine göre beklenen oldu, birilerine ve bize göre ise normalleşme devam ediyor`` dedi.
Mantar, demokratikleşme paketinin ardından Meclise başörtüsüyle girilmesi, Suriye ve Mısır`da yaşanan olaylarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Okyanusta Yüzerken Susuz Çayda Boğulmamalıyız..
Mantar, bu ülkenin yaşanabilir hale gelmesi için ilk önce darbecileri taşlamak, darbesavar olmak gerektiğini kaydetti.
Mantar konuşmasında ,Onun için Türkiye`de bugün ileri demokrasiye doğru yol alınıyor. Onlarca yıldır kamuda başörtüsü yasağını uygulayanlar eliyle millete haddi bildiriliyordu.Memur-Sen`in büyük çalışması ve gayretiyle bu sorunu çözümüne yol göstermesi şimdi kamuda da mecliste de başörtüsü özgürdür. Demokratikleşme paketinin elbette eksiklikleri vardır. Okyanusta yüzerken susuz çayda boğulduğumuzu diyebileceğimiz boyutta erkekler için kravat serbestliği dahi getirmemek eksikliktir. Allahın emri olan başörtüsü neden hâkim, savcı, askeriye ve emniyet çalışanlarına serbest değil. Bu sorunların bugün yaşadığımız bayramı kursağımızda bıraktığını da ifade edeyim. Bu kurumlarda başörtüsüyle çalışmak isteyen kardeşlerimizin de yanında olacağımızı bir kez daha ifade ediyorum şeklinde konuştu.
Özgürlük için 10 milyon imza kampanyasına başlarken cinsiyet ayrımcılığına hayır dediklerini dile getiren Mantar, sözlerini şöyle sürdürdü:
Kadın kadına eşitsizliği kabul etmiyoruz demiştik. Kadın erkek eğitim, çalışma ve siyaset hakkıyla eşittir diyerek yola çıkmıştık. Amacımız 10 milyon imza toplamaktı, 12 milyon 300 bin imza topladık. Bu imzalar milletintak mutabakat metniydi. Mecliste ana muhalefet ve yavru muhalefet başörtüsüne ses çıkartamamıştır. Memur-Sen ise bu milletin sesini çıkartmıştır. Kimsenin ses çıkartmaya mecali kalmamıştır.
Haddi Bildirilenler Meclise Girdiğinde Gerçek Bayramı İlan Edeceğiz
Mecliste birilerine göre korkulan olmadı, birilerine göre ise beklenen oldu diyen Mantar, Birilerine ve bize göre normalleşme devam ediyor. Dün Merve Kavakçı`ya haddi bildirilirken söylenen söz, `Burası devlete meydan okunacak yer değildir` olmuştu. Hâlbuki meclis milletin temsil edildiği yer ise gerektiğinde millet adına devlete meydan okumanın yeridir. Bugüne kadar başörtülüler mutfağına, lokantasına ziyaretçi olarak girebildi, ancak genel kurula ilk kez girebildiler. Zaten bir yasak yoktu. Bu, gerçekten bir bayramdır. Ancak daha gerçek bir bayramı, dün başı açık olup, bugün örtünerek meclise gitmek suretiyle bize yaşatan kardeşlerimi tebrik ediyorum. Bu inanç hürriyetidir, kendi tercihleridir. Hiç buna zarar gelsin istemiyorum. Bu durumu eleştirmek istemiyorum. Ancak bu örgüt doğduğu günden beridir, özgürlük mücadelesi verdi. Gerçek bayramı Merve Kavakçılar, başörtüsünden dolayı atılan öğretmenler, doktorlar, hemşireler ve 28 Şubattamının kirli oyunlarına karşı mücadele edenler, haddi bildirilenler meclise girdiğinde gerçek bayramı ilan edeceğiz ifadelerini kullandı.
Konuşmasında, 2010 yılındaki referanduma da değinen Suat Mantar, 2010 yılına kadar devletin metaforu, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü diye başlıyordu. Bu durum, bürokratik devlet, vesayetçi devlet, oligarşik devlet olduğunda, Ergenekoncu, derin, JİTEMci devlet olduğunda hep sorun oluyordu. 10 yılda bir haddi bildirilen millet. Memur-Senin toplu sözleşmeye de toplumsal sözleşmeye de evet sloganıyla desteklediği 2010 Referandumunda yeni metafortaya çıktı. Yeni Türkiyenin metaforu, milletin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü olarak değişti. Artık millet esastır, postal yalayıcılığı devri bitmiştir dedi.
Onlar 10. Yılda Kalmışlar
Demokratikleşme paketinin iyi yanlarından birinin de andımızın kaldırılması olduğunu vurgulayan Suat Mantar, şunları söyledi: Bazı siyasi partiler ve konfederasyonlar andımız yasaklandı diyorlar. Hayır, andımız yasaklanmadı. Andımızın zorla okutulmasına son verildi. Reşit Galip`in başlattığı andımız 70 yıldır zorla okutuluyordu. Andımızın okutulmasına son verildikten sonra bir siyasi partinin lideri okumaya çalıştı ama okuyamadı. Bir sendikanın yöneticisi de okuyamadı. Son olarak Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği`nin Başkanı andımızı okumaya çalıştı ama o da okuyamadı. Şimdi 70 yıldır, bunu zorla okutuyoruz. Ancak bunlara öğretememişiz. Gelin bunu çocuklara zorla okutmayalım ama ihtiyacı olan yetişkinler okumaya devam etsin. Bu parti ve sendika yöneticileri partilerine girerken andımızı okumaya devam etsinler. Çıkarken de 10. Yıl Marşını okusunlar. Yollarına devam etsinler. Çünkü onlar 10. yılda kalmışlar. Onlar demokratik Cumhuriyete talip değiller. Onlar cumhursuz Cumhuriyet özlemi içerisindeler. Onun için ezberinizi bozun. Aksi takdir çağdışı kalmaya devam edeceksiniz.
Toplu Sözleşmenin Süresi 1 Yıl 7 Gündür
Toplu sözleşme sürecine de değinen Mantar, 21 günlük yasal sürenin 7. gününde Kamu İşveren Kuruluna toplu sözleşmeyi imzalatmayı başardıklarını kaydederek, geçmiş yıllardaki toplu görüşmelerde Kamu İşveren Kurulunun tekliflerini son günlerde ve son oturumda verdiğini hatırlattı. Başkan Mantar, şöyle konuştu:
Diğer iki konfederasyon, Memur-Seni, süreci erken bitirdiği için suçladıklarının, karaladıklarının farkında olamayacak kadar aymazlık ve kıskançlık içerisindedir. Kamu İşveren Kuruluna, kamu görevlilerinin yıllardır artış istediği taban aylığa son on yıllık dönemde ve aynı dönemdeki en yüksek taban aylık zammıanını ihtiva eden bir toplu sözleşme metnini imzalattık. Bu toplu sözleşmeyle taban aylığı bin 27 liradan, bin 202 liraya yükselmiş ve bugüne kadar taban aylıkta ilk defa 175 lira artış sağlanmıştır.
Mantar, Kamu İşveren Kurulunun ilk teklifteki taban aylık tutarı ile ikinci teklifteki tutar arasında yüzde 75, öğretmenlerin özel hizmet tazminatı artışanında yüzde 87,5, 4/Cli personelin ücretlerinde ise yüzde 233lük bir artış sağlandığına dikkat çekerek, Kamu İşveren Kurulunun ilk teklifindeki rakam veanların kısa süre içerisinde bu kadar yükseltilmesini başarısızlık ve kamu görevlilerinin satışı olarak görenlerin yetkili oldukları dönemde masadan eli boş kalkmalarının nedeni bu yılki toplu sözleşme ile daha nettaya çıkıyor. Onların niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmekmiş. Haset hesabı yapmaktan, kazanç hesabını öğrenmeye fırsat bulamamışlar. Bu noktada, toplu sözleşmenin süresi 7 gün değil, 1 yıl 7 gündür. Devam eden mücadelenin ve görüşme sürecinde sabahlara kadar süren görüşmelerin ürünü olduğunu bir kez daha hatırlatmak gerekiyor diye konuştu.