Türk Dayanışma Konseyi Tokat Şube Başkanı Hakan Akaya, Sayın Başbakan, geçtiğimiz günlerde milliyetçiliği ayaklar altına aldığını ifade ederek büyük bir gafa daha imza atarken, vatanına âşık, insanını seven milyonlarca Türk milliyetçisinin yüreğinde de kapanmayacak bir yara açmıştır. dedi.
Bizim anlayışımıza göre; aynı dili konuşan, aynı inancı paylaşan,tak bir geçmişi olan ve gelecekte birlikte yaşama duygusuna ve iradesine sahip olan, vatanı ve devleti olan insan topluluklarına millet denir.
Akaya, açıklamasında şunları söyledi. Her milletin bir adı ve onu diğer milletlerden farklı kılan belirgin temel sıfatları vardır.
Bizim milletimizin adı binlerce yıldan beri Türk, inanç yönünden sıfatı ise bin yıldan beri Müslümandır.
Bu yüzden bu köklü millete Müslüman Türk Milleti denir. Müslüman Türk Milletine duyulan sevgi ve saygının adı da Türk milliyetçiliğidir. Şurası açık bir gerçektir ki, Millet ve Milliyetçilik bir yaratılış gerçeğidir.
Türk milletinin, tarihi süreç içinde binlerce yıldır tabii ve toplumsal olayların sarsıcı etkisiyle yoğrulan, sıcak mücadelelerle pişirilen gönül ve akıl merkezli alp ve eren karakterli milli, dini, insani ve evrensel değerleri vardır.
Bu değerlerin bütününe Türklük denir. Bu anlamıyla Türklük; geniş bir coğrafyada, binlerce yıldır kültür ve medeniyet üreten, devletler ve imparatorluklar kuran milli iradenin inancını, aşkını ve aksiyonunu harekete geçiren tarihi ve toplumsal bir ruhu ifade eder. Bu Türklük Ruhu daima ilahi kaynaklı olagelmiştir.
Âlemlerin yaratıcısı Yüce ALLAH (c.c) bu Türklük ruhunu Yüce Kitabı Kuran-ı Kerimin Maide Suresinin 54. Ayetinde ikaz edici ve müjdeleyici bir üslupla açıkça şöyle bildirmiştir.
Ey İnananlar! Aranızda dininden kim dönerse bilsin ki, Allah, kendisinin onları sevdiği ve onların da Onu sevdiği, müminlere ve mazlumlara karşı mütevazı ve alçak gönüllü (Eren), kâfirlere ve zalimlere karşı onurlu ve zorlu(Alp), Allah yolunda cihat eden, kınayanların kınamasından korkmayan bir MİLLETi getirir. Bu, Allahın dilediğine verdiği bol nimetidir. Allah her şeyi kaplar ve bilir.
Bugün tarih bilimi, bu ayette ikaz edilen milletin Arap Milleti, müjdelenen milletin ise Türk Milleti olduğunu vetaya konan temel özelliklerin de Türklük Ruhunun özellikleri olduğunu yüksek sesle açıkça söylemektedir.
Bu sesi duymamakta inat edenler bu ruhu, bu özü, yani Türklüğü ayaklarının altına aldıklarını yüksek sesle ifade edebilmektedirler.
İşte bunlar zalimlerin ta kendileridir.
Aynı zamanda Türklük; İstanbul elbet bir gün feth olunacaktır. Onu feth eden komutan ne güzel komutandır. Onun askerleri ne güzel askerdir buyuran Âlemlerin Rahmeti Hz. Muhammed (sav)in övdüğü ve müjdelediği maddi manevi değerler bütünüdür.
Bu gerçeği inadına görmek istemeyenler bu ruhu, bu özü yani Türklüğü ayaklarının altına aldıklarını meydanlarda haykırmaktadırlar.
İşte bunlar cahillerin ta kendileridir.
Görüldüğü gibi Türklük ilahi bir öze, derin tarihi ve sosyal bir birikime, milli, dini, insani ve evrensel irade, aşk ve aksiyona sahip bir ruhtur.
Bu ruh tarih boyunca doğudan batıya, güneyden kuzeye dört yön ve yedi iklimde her gruptan, her kavimden, her kökten, her inançtan insanları adeta bir beden gibi bir arada yaşatarak kutlu hedeflere doğru yönlendirmiştir.
Bu hakikati idrak edemeyenler bu ruhu, bu özü yani Türklüğü ayakları altına aldıklarını ilan etmektedirler.
İşte bunlar
Kalpleri mühürlenmiş, akılları tutulmuş bedbahtların ta kendileridir.
Diğer taraftan Kutsal Kitabımız Kuran-ı Kerim Hucurat Suresinin 13ncü ayetinde Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık buyurarak millet gerçeğini ve buna dayalı milliyetçilik duygu ve düşüncesini bir yaratılış gerçeği olarak ifade ederken, aynı ayetin devamında
İçinizde en üstün olanınız en çok takva sahibi olanınızdır. buyrularak milliyetçiliğin had ve hududu ilan edilmiştir.
Türk milletinin üstünlüğü; biyolojik genetik yapısından değil, milletine, ümmetine, insanlığa yapmış olduğu hizmetlerden, üretmiş olduğu kültür ve medeniyet değerlerinden, yaratılmışları Yaratandan dolayı severiz inancıyla asırlarca süren adaletli, barışçı yönetim anlayış ve kabiliyetinden, hayvanlara ve doğal çevreye vermiş olduğu değerden kısacası ilahi rızaya odaklı takva derecesinin yüksekliğinden kaynaklanır.
Buna tarih şahittir. Bugün bile dünyanın dört bir tarafında atalarımızın ürettiği eserlerin birçoğu insanlara hizmet vermeye devam etmektedir.
Bu gerçeğin farkında olduğu halde dini söylemlerle Türklüğü ve Türk Milliyetçiliğini mahkûm etmeye çalışanlar, Türk Milletine karşı iyi niyetli olmayanlardır.
Türk Dayanışma Konseyi olarak, yukarıdaki değerlendirmeler ışığında diyoruz ki;
Sayın Başbakan
Hatırlatırız ki; ``Türklük`` ve Türk Milliyetçiliği, siyasi konjonktüre, siyasi eğilimlere, Türklüğe hakaret edenlerin toplumsal gücüne ve lobi faaliyetlerine, AB, ABD isteklerine göre ayaklar altına alınacak ve değiştirilecek kavramlar değildir.
Bunu iyi anlayın! Bunun sonuçlarını iyi okuyun!
Sayın Başbakan
Türk Milliyetçiliği 10 yıldır Başbakanlığını yaptığınız Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu felsefesidir. Bu devleti iktidarınız kurmadı. Şu unutulmamalıdır ki, bu devletin kuruluş felsefesi ile oynama hakkına kimse sahip değildir.
Sayın Başbakan
Anlamak istiyoruz Türk tarihine, Türklük ve Türklük değerlerine hakaret etmenizin altında yatan psikolojik sebep nedir?
Türk devletini kuran büyük Türk milletine ve köklü tarihine nefret ve kinle yapılan eylem ve söylemlerinizi nasıl okumak gerekir?
Türk Dayanışma Konseyi olarak; bu düşüncede olanlara Türklüğün ne anlama geldiğini bir kere daha hatırlatmak istiyoruz!
Türklük, bu milletin millî kimliğinin adıdır.Türk Milleti ve Türk Kimliği kavramı ve olgusu, Türkiyenin tarihi coğrafyasını kapsayacak bir biçimde etnik kimliklerin, alt kültürel kimliklerin üstünde ve bunların hepsinin katılımıylataya çıkmış birleştirici ve kapsayıcı bir kimliktir.
Sayın Başbakan, geçtiğimiz günlerde milliyetçiliği ayaklar altına aldığını ifade ederek büyük bir gafa daha imza atarken, vatanına âşık, insanını seven milyonlarca Türk milliyetçisinin yüreğinde de kapanmayacak bir yara açmıştır.
Batının müzmin bir hastalığı olan ırkçılık, bu ülkede herkesin lanetlemesi gereken bir olguyken, kavram kargaşası yaratarak vatanını ve milletini seven, milletinin refah ve barış içinde yaşaması için kültür, gelenek, anane, örf ve adetlerine sahip çıkan milliyetçi ruha, sonunu düşünmeden saldırmak, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanına yakışmayan bir davranıştır.
On yıldır, Türkiyede 36 ayrı etnik köken var diyerek etnik milliyetçiliği, ırkçılığı körükleyen, Türklüğü bölücülük, Kürtçülüğü özgürlük olarak algılayan çarpık düşüncenin geldiği nokta, vatan sevgisini, milliyetçiliği aşağılamak ve sonunda da ayaklar altına almak olmuştur.
Sayın başbakan bu açıklamasıyla hangi milliyetçiliği ve hangi milleti ayaklarının altına almaktadır?
Sayın Başbakan; Kahraman ırkıma bir gül, Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklalgibi mısralarıyla, vatan ve millet sevgisinitaya koyan Milli Şairimiz M. Akif Ersoyu mu, yazdığı İstiklal Marşımızı mı, yoksa Onun milliyetçiliğini mi ayakları altına almaktadır?
Sayın Başbakan;
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!
Mısralarındaki Türk tarihini mi, Türklük davasını mı yoksa şiirlerini dilinden düşürmediği Necip Fazıl Kısaküreki mi ayakları altına almaktadır?
Sayın Başbakan; Milliyetçiliği, Mensubu olduğumuz Büyük Türk Milletinin öz değerlerini yaşama, yüceltme ve gelecek nesillere aktarma ülküsüne milliyetçilik denir diyerek tanımlayan, Ben, İslam iman ve ahlakına göre yaşamayı en büyük saadet bilen, büyük Türk Milletini iki cihanda aziz ve mesut görmek isteyen ve böylece İslamı gaye edinen Türk milliyetçiliği şuuruna sahibim. diyen, Seyyid Ahmed Arvasinin milliyetçilik anlayışını mı ayakları altına almaktadır?
Türk-İslam kültürüne, Türk-İslam medeniyetine, Türk-İslam ülküsüne bağlı, Türklük şuur ve vakarına,İslam iman, aşk, ahlâk ve aksiyonuna sahip, Türklüğü bedeni, İslamiyeti ruhu bilen, milletini teknolojik hamlelerle dünyanın bir numaralı devleti yapmak özlemi için çırpınan, dünya Türklüğünün, İslam dünyasının ve bütün mazlum milletlerin ümidi olmaya namzet bir gençlik midir Başbakanın ayakları altına aldığı?
İslamın değerlerini Türk kültürünün değerleri ile kaynaştıran, Arapça ve Acemceyi çok iyi bildiği halde, Türklere İslamı, kendi dilinde, Türkçe anlatan ve bugün Anadolu coğrafyasının İslam anlayışının temelini atan Hoca Ahmet Yesevi mi, Onun millet anlayışı mı,yoksa Divan-ı Hikmeti midir, Başbakanın ayakları altındaki?
Ey Türk milleti
Üstte gök çökmese altta yer delinmese, senin ilini ve töreni kim bozabilir.diyerek, vatana ve töreye sahip çıkılması için çağlar ötesinden seslenen Bilge Kağan mıdır, Başbakanın ayakları altına aldığı?
Bu bakımdan milliyetçilik, Sayın Başbakan ve onun zihniyetindekiler tarafından anlaşılması zor, derin, köklü ve büyük bir anlayışın tezahürüdür.
Irkçılıkla, şiarını vatan sevgisi imandandır kişi milletini sevmekle suçlanamaz hadis-i şeriflerinden alan milliyetçilik arasındaki farkı ayırt edemeyecek çapta olanlardan, Türk milliyetçiliğini ve Türk milletinin hassasiyetlerini anlayıp, saygı göstermesi beklenemez.
Yıllardır Türkiye Cumhuriyetini etnik milliyetçiliğin esiri haline getirerek ırkçı bir yaklaşımla parçalamak isteyenlere hoşgörüyle yaklaşanlar, bölücülere taviz üzerine taviz verenler bizler açısından yok hükmündedir.
Türk milleti; bölücülüğü ve bölücüleri baş tacı yapanlara, birliği, kardeşliği, bütünlüğü, sevgiyi, saygıyıve hoş görüyü ilke edinmiş Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alanlara, mübarek şehitlerimizin kemiklerini sızlatanlara, analarımızın kanlı gözyaşlarına ihanet edenlere vereceği milli cevabını da, bu çarpık zihniyeti ayaklar altına alacağı zamanı da çok iyi bilmektedir.