USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

İkinci Abdülhamid, ikinci siyasetname

İkinci Abdülhamid, ikinci siyasetname
26-02-2014 09:50
Google News

Gazeteci Abdullah Yılmaz, Vicdan Hareketi Dernek binasında, İkinci Abdülhamid`in siyasi tavrı ve etkileri üzerine bir sunum gerçekleştirdi.

Dernek üyeleri ve bazı vatandaşlardan oluşan katılımcılara yaklaşık iki saatlik bir sunum yapan Yılmaz, yapılan söyleşilerin ardından programı sonlandırdı.

Abdülhamid siyasetinin sanal bir ``Siyasetname`` olarak aslında var olduğunu belirten Yılmaz, ``Abdülhamid`in esas inşa etmek istediği güçlü bir devlet değil, güçlü bir toplumdur`` dedi.

Abdülhamid`i deviren İttihatçıların bunu kavrayamayıp, yüzeysel bir Osmanlıcılığın peşine düştüklerini belirten Yılmaz, ``Siyasetten tek anladıkları, batıda ince işlenmiş yenilikçi kafa ve fanatizm olan ittihatçıların kaybettirdikleri ile önceki dönemi idare etmiş olan Sultan Abdülhamid`in kıyaslamasını yapmak çok sık karşılaştığımız bir durum. Bence Abdülhamid`i topyekün ele almak lazım. İttihatçıların ``şöyle kayıplar yaşattı, böyle astı, kesti`` demek, Abdülhamid’in siyasetini basitleştirir.  Abdülhamid, zeka ve vicdandır. Bir yanda balkan kiliselerini karıştırıp, hristiyanlar arasında mezhep çatışması yaratarak birlik olmalarını engelle, bir yandan İngiliz’in türlü entrikayı çevirdiği petrol bölgelerinde karşı casusluk ve siyasi müdahaleler yap; bir yandan Anadolu’da birliği tesis etmeye çalış, bir yandan muhaliflerle debelen, bir yandan toplumu sahip olduğu ama unuttuğu bilince kavuşturmaya çalış, bir yandan da saray ve bürokrasideki yozlaşmayla uğraş... Bunlar büyük lokmalardır.

İşin devlet boyutunda baktığımızda Abdülhamid döneminde, bir batı ülkesinde otoritenin karşısında duran her hareket, Osmanlı tarafından gizlice desteklenip, finanse edildi. Bu o devleti rahat bırakmama amaçlı bir hamledir. O seni; sen onu karıştırıyorsun. Öyle Ahmet, Mehmet, Fikret, Saffet kafasıyla yapılacak işlerde değil. Gerçekten kurnaz ve zeki olmak lazım.

Abdülhamid`in bu faaliyetleri gösterinin sadece fragmanı. İdeolojilerinde boğulmuş, özenti ve yenilikçilerin ``Osmanlıcılık`` yaparak eleştirdiği Abdülhamid`in siyaseti  esasında ``milleti nasıl güçlü kılarım``ın üzerine kuruludur.

Bakalım şimdi, dünyada yazılmış siyasetnamelerintak özelliği ``güç nasıl elde edilir`` üzerinedir ve içlerinden farklılık arz edenler sadece müslümanların yazdıklarıdır. Mesela Nizamülmülk`ün Siyasetnamesi, Şeyhoğlu Mustafanın, Kenzel Kübarası ve Kutadgu Bilig gibi.

Bunlar da aralarında farklılıklar teşkil ediyor. Mesela  Kenzel Kübara daha 1400 lü yıllarda toplum yapısının bozulmaya başlamasını ele alır ve sultan ile idarecilerinin neler yapması gerektiğine temas eder.  Anlatılan milletin bozulması üzerine otoritenin yapması gerekenler, alimlerin de şeriata bağlı kalması, hangi ilimlerin şeriata uygun, hangilerinin uygun olmadığıdır. Kutadgu Bilig de iyi bir yönetim ile toplumun nasıl ferah ve hakkaniyet içerisinde yaşayacağı, hatta ahiretin bile bu yönetimin düzgün idaresi ile daha mutlu geçirebileceği işlenir. Gücün nasıl elde tutulacağını vurgulayan, öğüt ve nasihatler içeren bir siyasetname olarak karşımıza çıkar.

Abdülhamid için ise bence sanal bir siyasetnameye sahipti diyebiliriz. Ortada bir Abdülhamid dönemine atfen oluşturulmuş siyasetnamesi olmasa da, beyan ve eylemlerinden Sultanın aslında kendince bir siyasi tavırda olduğunu kavrayabiliriz. Abdülhamid fikir adamıdır en ziyadesiyle. Devletin değil de, davanın yaşaması için devletin yaşaması gerektiğini inanmış biri diye düşünüyorum. Yaptığı hizmetlerden, edindiği mülklerden, güttüğü siyasetten zerre kadar münferit bir ilişki çıkaramadım. Dönemin dünyadaki en zengin devlet adamlarından biridir, çok iyi bir borsacıdır, müthiş bir tüccar kafasına ve siyasi dehaya sahiptir. Lakin bütün bunlara rağmen her kazanımı millet için harcamış. Aşırı hiçbir düşkünlüğüne rastlamıyor, gösterişin yanından bile geçmediğini fark edebiliyoruz`` ifadelerini kullandı.

Abdülhamid`in millete kazandırdığı en büyük savaş: borken hıll savaşıdır

Osmanlı toplumu 15. yüzyılla birlikte bozulmaya başladığını söyleyen Yılmaz, ``Dünya üzerinde vücut bulmuş bilinen en medeni iki toplumdur Osmanlı ve Endülüs halkı benim gözümde. Toplum içinde kolluk dediğimiz polis teşkilatı benzeri yapılar dahi yokmuş bu toplumlarda. Gerek yokmuş çünkü... Aşırı duyarlılık, hoşgörü, güzel ahlak, birlik, bütünlük hakimmiş topluma. Devletin gerilemesi de bu bozulmayla paralel ilerlemiş. Abdülhamid`in bu arızayı görüp, bunu tamir etmek veya yeniden inşa etmek gibi bir çabası olduğu kanaatindeyim. Çünkü devletin borç batağında olduğu, bütün bir batı koalisyonuyla boğuştuğu, devlet kademelerinden sokaktaki esnafa kadar bütün bir yozlaşmanın var olduğu bir dönemde eğitime yönelik inanılmaz yatırımlar yapmıştır. ``Din ve fen ile uğraşan insandan korkmam`` diye bir sözü vardır ki, bu iyi irdelenmeli. Kendisini tahttan indiren İttihatçıları bile bursla okutan bizzat sultanın kendisidir. “Baskıcı” türünden eleştirilere maruz kalması ise tamamen propagandadan ibarettir. Dönemin bütün Fransız ve Amerikan gazeteleri neredeyse her gün  Abdülhamid`i yerden yere vuran manşetler atıp duruyor. Gerici veya baskıcı diye fişlenen Abdülhamid ise sürekli eğitim kurumları açtırıyor, dünyanın fenle ilgilenen bilim adamlarının enstitülerini finanse ediyor, hilafet makamını etkisini artırarak Müslüman toplumda beklenti ve umut oluşturuyor. Kararsızlığın ve sindirilmişliğin pençesindeki Müslümanlar da aidiyet, Abdülhamid ile birlikte yeniden oluşuyor. Bunun en güzel örneği Broken Hill savaşıdır. İki Osmanlı askeri kendilerini sorumlu hissedip, Avustralya devletine topyekün savaş ilan edebildiyse eğer, butada bir dava var demektir. ``Biz ikimiz, siz hepiniz`` diyerek iki cengaver koskoca bir devlete savaş açıp, şehit olmuşlardır.

İşte bir fikrin etkisi, davanın gücü budur. Bir toplumun önüne gelir geçer değil de, uğrunda ölmeye değer bir fikir veya dava koyarsanız, işte o vakit yıksalar da yeniden inşa edersiniz.

Batı’nın devlet sistemidir bu yıkım hareketi. Önce toplum olma bilincini zayıflatır, ardından manipüle edilmiş doğrularla seni kendi sistematiğine adapte eder, ardından senin olan ne varsa yıkıp, kendisine müptela olduğun çizgilerin içinde dolaştırıp durur. Bir adalet verir sana ve sen bunu mutlak zannedersin. Halbuki adil olmayan yasalara uymanın bile adalet olmayacağını düşünmelisin değil mi? Ama düşündürtmez, çünkü düşünme yetini elinden alınıyor. Fikren çökmüşsün, sorgulamayı kesersin. İşte Abdülhamid kendisini yıkmaya çalışan tahsilli insanları bu yüzdentadan kaldırmadı. Topluma meselenin devletten çok öte bir hal aldığını, bunun bir milletin izolasyonu olduğunu göstermek istedi diye düşünüyorum. Tekrar ve tekrar bu yüzden vurguluyorum; Abdülhamid`in kişisel kazanımları ve kendi mülkiyeti de dahil kullanılarak yapılan yatırımların tamamı millet içindir. Bunu iyi gözlemlemek gerekli. Bugünkü televizyon kafası ile veya siyasetin penceresinden bakarak Abdülhamid hakkında sonuca varmak doğru olmaz. Abdülhamid`in siyaset anlayışı çok çok farklı. Bana sorsanız devlet nasıl yönetilir diye; ‘üç şekilde yönetilir; doğru şekilde, yanlış şekilde, Abdülhamid`in yönettiği şekilde... ve ben üçüncüyü tercih ederdim’ derim`` diye konuştu.”

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
E-GAZETE TÜMÜ
aydem
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
TAKIMOPuanAV.
1Galatasaray3596+64
2Fenerbahçe3590+58
3Trabzonspor3558+13
4Başakşehir FK3555+10
5Beşiktaş3554+6
6Alanyaspor3549+3
7Kasımpaşa3549-6
8Çaykur Rizespor3549-7
9Sivasspor3548-9
10Antalyaspor3545-4
11Adana Demirspor3544+3
12Samsunspor3542-5
13Kayserispor3541-9
14MKE Ankaragücü3539-3
15Fatih Karagümrük3537-2
16Konyaspor3537-14
17Gaziantep FK3535-15
18Hatayspor3534-10
19Pendikspor3533-31
20İstanbulspor3516-42