USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000
Gündem

Eski Bakanlarımızdan Dr. Cevdet Aykan, İnönü Müzesinin açılışında kendisiyle yapılan söyleşide verdiği cevaplarla entellektüel birikimini bir kez dahataya koydu.

Eski Bakanlarımızdan Dr. Cevdet Aykan, İnönü Müzesinin açılışında kendisiyle yapılan söyleşide verdiği cevaplarla entellektüel birikimini bir kez dahataya koydu.
27-02-2013 10:24
Google News

Söyleşiyi olduğu gibi yayınlıyoruz:

Soru:   Sayın Aykan, meslek eğitiminiz yönünden Dr.Psikiyatirsiniz. 1950’li yıllarda 4 yılı İngiltere’de, 1 yılı Amerika’da uzmanlık eğitiminiz, çalışmanız var. 1962 yılında Tokat CHP il başkanısınız. Bundan sonraki yıllarınızda politikadasınız. 1965’te Tokat CHP milletvekilisiniz; bu yıllarınızda 1,5 yıl kadar CHP Meclis Grup Yönetim Kurulu üyeliğiniz var. 1969 milletvekili seçimlerini kaybediyorsunuz ve CHP’den kopuyorsunuz. 12 Mart 1971’den sonra kurulan 1. Erim hükümetinde dışarıdan bağımsız Köy İşleri Bakanısınız. 2. Erim Hükümetinde Sağlık Bakanısınız.1973 Senato Seçimlerinde Adalet Partisinden Tokat Senatörüsünüz. Tüm bu yıllarda İnönü ile yakınsınız. Demokratik Süreç ve Anılar adlı ilk baskısı 2004’te. İkinci baskısı 2007’de yapılan bir kitabınız var. Bunda İnönü’nün kısa 30 sayfa bir biyografisi var.

İnönü ile ilgili bazı anılarınızı anlatır mısınız?

Cevap: İnönü’nün yakını ya da yakınında olma benim için abartılı bir benzetme olur. İnönü’nün 1962’den beri tanıdığı bir insandım; politikadaydım. Kendilerine saygılı kaldım. Onu anlamaya ve öğrenmeye çalıştım.  

İnönü anısı olarak çok şey söylendi, yazıldı. Bunlar da bilinir. Günümüzde İnönü hatırası olabileceklerin yaşları 80 nin üzerindedir. Benim anılarımda yeni bir şey olabileceğini sanmıyorum.

         İnönü’nün ismi, yaptıkları, yapmadıkları günümüzün de konuşmalarındadır. Şartlar bunları gündeme getiriyor.  Demokratikleşme sürecimiz içinde İnönü’nün eleştirisi olarak iki şey , şu ya da bu ilişkide, şekilde söylendi. Onun: Eskinin diktatörü olduğu, vatandaşlarının hak ve hürriyetlerini kısıtladığı.

Modernleşme, demokratikleşme sürecimiz onsuz anlatılamıyor. Günümüzde yoruma ayrıcalık tanınılıyor. Geçen 40 – 50 yılda Türk modernleşme, demokrasileşme sürecinin anlatımında, yorumlanmasında yeni görüşler oluştu. Ben de Demokratik Süreç ve Anılar kitabımda demokratik sürecimizi, demokratikleşmenin kavramlarına ve bu amaca uygunluğuna göre anlatmayı denedim. Zamanın bazı önderlerinin kişiliklerini, yaptıklarınının anlatımına psikiyatrının öğretilerini de katmayı denedim.

         Yeni bir soru bulalım. Bu yıl İnönü’nün ölümünün 40. Yılı. Geçen 40 yıl içinde Özden Hanımefendi kurduğu vakıfla, buradaki etkinlikler ile İnönü anıldı. İnönü hakkında söylenenlerden, bilinenlerden zamanımızın dili, kavramlarıyla yeni bir anlatı oluşturulmasına sanırım gerek, ihtiyaç var. 

Soru: Sizden başlayalım. İnönü’yü tanıyorsunuz. Demokratik sürecimizi anlatan bir kitabınız var. Kitabınızda kısa bir İnönü biyografisi de var. Siz İnönü’yü bugünün dili, kavramlarıyla nasıl anlatırsınız?

-Ben tarihçi değilim. Yazar da değilim. Biyografi yazarlığı özel bilgi ve imkân gerektiren bir uğraşıdır. Yazdıklarımda dönemin önderlerinin kişiliklerinin ve bilgilerinin niteliğinin ve üsluplarının siyasi, toplumsal olguları ve ilişkileri nasıl etkilediğini anlatmayı denedim. Demokrasiye geçiş sürecinde toplumsal öfkeler, farklılıklar, karşıtlıklartaya çıkıyor. Benzer olgular bizim tecrübemizde de yaşandı. Bunların siyasi süreçte yerini ve etkisini anlatmayı denedim.

         İnönü’yü kaostan düzen oluşturan ve bunda özel yeteneği olan bir önder olarak anlattım. Moral örnek olarak anlattım.

“Kaostan düzen oluşturma” yı, şunların anlatısı için kullandım : Devletin, kurumlarının işlerini yitirdiği, insanların gelecek ne olacak korkusu yaşadığı...bir dönemde devletin ve kurumlarının işlerliğini yeniden kazandırmak; güveni oluşturmak. İkincisi de karmaşık düşüncelerden bir beraberlik, uzlaşma oluşturma anlamında: Değişik evrensel değerler, korunması gereken hedefler vardır. Zamanın olguları, güçlükleri, çatışan beklentileri vardır. Bu karmaşatamında temel değerleri ve hedefleri koruyarak bir beraberlik oluşturma.

         İnönü hakkında ben ne biliyorum, kitabımda ne yazdım, onu konu yapmayalım. Başka bir soru oluşturalım.

Soru: Soruyu siz oluşturun

Cevap: Daha önce söylediklerimi soru olarak sayalım. Sanırım Hegel’in sözüdür: “Tarih konuların değişmesiyle yürür. Bizim Cumhuriyet tarihimizde konuların, amaçların değişmesinin ve anlatımın değişmesinin tarihidir. Biz de konuyu değiştirelim. Konuşmamıza,  İnönü’nün yaşadığı dönemin, başlangıcın şartlarının nasıl olduğu ile başlayalım.

İnönü’nün çocukluk yılları, eğitim yılları, Osmanlının çöküş yıllarının karmaşası, yoklukları, belirsizlikleri içindedir. Meslek hayatı anlamında 20. yüzyılın insanıdır. Bu yüzyılın farkı I. ve II. Dünya Savaşlarıdır. Dönemde değişik politik görüşler, doktrinler oluşur; İdeolojiler adına  ülkelerin içinde ve aralarında çatışmalar, savaşlar olur. I.Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sonunda, İmparatorluklar yıkılır; yeni devletler oluşur. II. Dünya Savaşı sonunda 2. Demokrasi dalgası vardır. Ayrıca dünya 2 karşıt bloka bölünür, Soğuk Savaş yılları yaşanır. Bu Soğuk Savaş da 45 yıl sürer.

         Bundan 10 yıl kadar önce yayınlanan bir kitap vardır. “King of the Mountain” yazarı ünlü bir psikiyatristdir. Arnold M. Ludwing. Kitabının konusu 20. Yüzyılın en büyük devlet adamının belirlenmesidir. Bunu Atatürk olarak da belirler. Ludwing’e göre: “Büyük önderlerin hepsi kendilerine en uygun zamanda ve yerde başa gelirler… Başka zamanlarda, başkatamlarda büyüklüğe ulaşamazlardı. Bu kişilerin kişisel özellikleri ile zamanlarında olan olgular arasında güçlü bir ilişki vardır. Bu kişiler yönetime gelmeden, önceki zamanın havasını ya da seçilebilecek seçenekler oluşturmazlar. Fakat onlar başka muhtemel önderlerin göremedikleri, anlayamadıkları seçenekleri görürler ve bazı özel kişisel yetenekleri ile seçtiği seçenekleri uygulamaya dönüştürebilirler. Bunların uygulamaları kapsayıcı olduğu ölçüde, politik etkileri ve başarıları da büyük olur. Devamlılığı korurlar. Tüm bu değişikliklerin olması için bu önderler gereklidir.

         Atatürk’ün önderliğinde Anadolu’da İstiklal Savaşı için gerekli olan beraberlik, destek vedu oluşturulur. Savaş kazanılır.  Gazi Mustafa Kemal Paşa 29 Ekim 1923 günü bir Fransız gazeteciye veridiği beyanatta şunları der : “ Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü kendisini Avrupa milletlerine bağlayan bağları kestiği gün başlamıştır. Bu bir hataydı; bunu tekrar etmeyeceğiz. Memleketimizi asrileştirmek istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye’de asri, bu nedenle batılı bir hükümet vücuda getirmektir. Medeniyete girmeyi arzu edipte Batı’ya yönelmemiş millet hangisidir ?  Osmanlıda da “asrileşme - muasırlaşma” kavramı vardır. Muasırlaşma zaruret, icab-ı hal olarak yapılacaktır; zaruret değişikliği “meşru” kılar denir. Zorunluluk nedeniyle yapılacak değişikliğin neleri içereceği, nereye kadar olacağı kontrol edilecek, sınır konacaktır. Yaşam şekli, muaşeret korunacaktır. Bunlarda değişmeye  yozlaşma  denir. “Yerel kalarak” muasırlaşılacaktır.

         Gazi Mustafa Kemal için, muasırlaşma tümü kapsayacaktır; yerel   desteklenmeyecektir. Batı medeniyetinin değerleri ve yaşam, üretim, düşünce şekli tümüyle benimsenecektir. Bu zamanın zorunluluğudur; zorunluluk olduğu içinde uygulanacaktır.

         F.R. Atay ünlü kitabı ÇANKAYA’DA şunu yazmıştır: “Bilenimiz yoktu, söylenenler de yanıltıcıydı…” Kaynak da yoktur. Cumhuriyeti kurmanın, modernleşmenin bilgisi, imkânları ve  şartları,tamı, kurumları, değerleri oluşturulacaktır.  Atatürk ve İnönü modernleşme yönünde ekonomik, sosyal kalkınma için bir süreç başlatırlar. Bu süreç adım adım değişme, öğrenme olur. Yeni kadrolar yetiştirilir. Atatürk ve onun yakın çalışma arkadaşı olarak İnönü olmasaydı tüm bu değişmeler, gelişmeler olmazdı. Atatürk ve İnönü gerekliydi; olmasaydılar bu değişmeler olmazdı.  Atatürk ve İnönü kişisel özellikleri ile bu değişmelerin amili, uygulayıcısı olmuşlardır.

         Soru: Gazi Mustafa Kemal, İsmet Paşa, “kişisel özellikleriyle değişmelerin nedeni, uygulayıcısı olmuşlardır” dediniz. İnönü’ye gelirsek onun kişiliğini, kişisel özelliklerini nasıl anlatırsınız. Ya da İnönü’nün kişiliğini psikiyatirın diliyle nasıl anlatırsınız, açıklarsınız.

         Cevap: Açıklama dediğimizde olgular yumağından seçilen olgunun, ne-nasıl,  ne olduğu, bunun nedeni ve sonuçlarını anlatırız. Antik çağdan bu yana açıklamanın değişik şekilleri söylenmiştir, bilinir. Tarihin anlatımında, bir hikayenin oluşmasında seçilen içeriğe bunun için seçilen nedene , sonuca, amaca göre çeşitlilikler olmuştur.

         Freud’un, psikiyatrinin davranışların anlatımına, biyografi yazımına katkısı, davranışların nedeni, anlamı, amacının dış görünüşünden farklı olduğu bilgisidir. İnönü psikoloji anlamında normal bir kişidir; özel bir kişi de denilebilir. Ayrıca şunu tekrarlayayım: Büyüklüğe ulaşmada kişinin nitelikleri tek başına yeterli değildir. Büyük işler yapabilmenintamı olacaktır. Zamanın işi, gereği neyse kişinin nitelikleri ve bilgisi, tecrübesi buna uyacaktır. Kişi yapılacak iş için uygun konumda olacaktır. Kısacası W. Churchill’in sözüyle      “Sanki kader o kişiyi, adım adım o iş için hazırlayacaktır.” Kişinin yetenekleri ne olursa olsun zamanın imkânlarının sınırları içinde hareket eder. Yapabildikleri de, başardıkları da ne olursa olsun zamanın imkânları içindedir. Zamanın önderi, yetenekleri, tecrübesi, bilgisiyle potansiyeli gerçeğe dönüştürür.

         Soruya dönersek, İnönü nasıl bir insandı? İnönü’nün bu soruya cevabı var. “Ben fevkalade bir insan değilim. Bende sizin gibiyim. Sade bir politika insanıyım. Yalnız bir özelliğim var, eksiğimi bilirim, yeni şeyler öğrenirim. Cemiyetin iş olarak beni sorumlu kıldığı görevi yapar ve sonuç alırım. Bu sonucu alana kadar da ne tökezlerim,  ne de acayip davranışlara kıymet veririm.”

         İnsan eksiğini nasıl bilir. Kendisine güveni varsa, başkalarının söylediklerini dinler, yaptıklarına, üsluplarına bakar, bunlar bende yok der, yapması gereken iş vardır onun bilgisi becerisi kendi kendine yoktur, bunu öğrenmeye çalışır. Tarihte ne olmuş, bilgi nasıl gelişmiş, merak eder, okur, sorar, öğrenir. İnönü bunların hepsini yapar. Yemen’de 3 yıl kalır. Yemen’de Fransız mühendislerinden kalan, eskiciden aldığı eski gramofonda eski plakları tekrar tekrar dinleyerek  batı müziğini öğrenir. Batı müziğini dinleme, sevme hayatına girer.

         “Bizim insanlarımızın ancak dinleyerek sevebileceklerini, Yemen’de öğrendim. Halk da demokratik yaşam biçimine zamanla alışacaktır….. “ der. Lozan Barış görüşmelerinde dönemin seçkin devlet adamlarının bilgi, üslup, yaşam şekillerindeki farklılıkları görür; bunları takdir eder. “Lozan benim için yeni bir eğitim oldu, öğrendim” der.

 

         Soru: Kitabınızda İnönü biyografisinde, İnönü’yü moral örnek olarak anlatıyorsunuz. Genelde akıllı, tedbirli oluşu ile anlatılır. Moraliteyi öne çıkarmanız bilinçli bir seçim midir?

         Cevap: Halkımızın dilinde yolsuzluklardan şikâyet daima olmuştur. Devlet adamlarının doğru, merhametli olmasını güvence saymışlardır. Laik kesimin, muhafazakâr kesimin, ahlak anlayışında, önceliklerinde farklılıklar vardır. Bu farklılıklara rağmen yöneticinin doğru bilinmesi, ona inandırıcılık, sözüne güven sağlar, moral otorite verir.

         Günlük hayatta ahlak dediğimizde hayatımızı, ilişkilerimizi nasıl sürdüreceğimiz ile ilgili kuralları anlarız, söyleriz. İnönü’yü hayatının değişik dönemlerinde, görevlerinde tanıyanlar O’nun yüksek ahlakından, edepli oluşundan övgü ile söz etmişlerdir.

         İnönü tedbirli, sabırlı, güvenilir, tutumlu, her şeye ölçülü yaklaşan, dinlemesini bilen… kibiri olmayan, bir devlet adamı olarak bilinmiştir.  İyi bir aile insanı olarak bilinirdi.  İnönü, görev ahlakı ile bilindi, güvenildi. İnönü Başbakandır, Cumhurbaşkanıdır, Ana Muhalefet partisinin başkanıdır. Bu görevlere uyan ahlakın, olması beklenir. Görev ahlakı nasıldır. Nasıl anlatılır. Bununla ilgili çok söz vardır.

         İnönü: “Bizde halk devlet büyüklerine bakar” der. Resmi söze güvenin korunmasını ister. O’nun görev ahlakının, başka ama önemli bir yönü daha vardır.. Yaşam şekli ile örnek, yönlendirici destek olmuştur. İnönü ailesi bunun daima örneği, temsilcisi olmuşlardır. 1922 yılında Lozan’a giderken eşini yanında götürür. Eşi, merhum Mevhibe Hanım çarşafını çıkarmıştır ve manto giymiştir. Bu merhum Mevhibe Hanım için bir ilk dir; Türk kadınları için de bir örnektir.  

         Kısaca, İnönü’nün moral otoritesi vardır. Yaptıkları ahlakına, aklına, sorumluluk duygusuna güvenden dolayı kabullenilmiştir. Örnek olarak anlatılmıştır. Ayrıca sonuçları ile gerekli haklı sayılmıştır, böyle anlaşılmıştır. Ahlak anlayışında aşırılık yoktur. Günlük hayatın sıradan kusurlarını, neşelerini abartmaz. Bunda da akılcıdır. Nenin mümkün olduğuna dikkat eder, nenin unutulması, hoşgörülmesi  gerektiğini bilir. Şunu der: “Biz geçmiş hatalar üzerinde yalnız istifade bakımından ısrar ederiz; onları bir intikam vasıtası olarak asla görmeyiz. Bizim için esas memleketin salim bir idareye kavuşmadır.” “Devlete kin yakışmaz” onun sözüdür. Cumhurbaşkanı olduğunda, Cumhuriyetin kuruluş yıllarında şu ya da bu nedenle kıyıya yitilmiş, pek çok eskinin devlet adamlarını, komutanlarını yeniden göreve davet etmiştir.

Değişik görevlerinde ve özel hayatında yaptığı seçimlerin, uygulamaların mükemmel olduğunu söylemez. Bunları anlatırken o zamanın şartları içerisinde bunların yapıldığını söyler; zamanın bazı mecburiyetleri vardır. Bazılarını da “o zamanın aklıyla” böyle düşündük der. Bunları gayet rahatlıkla söyler. Yaptığı yanlışları savunmaya kalkmaz. İnsanın yaptığı çoğu şeyde bir şekilde yetersizlik vardır; sınırlamalar, engeller vardır. Bunlar İnönü için de geçerlidir.

         Soru: Aklı için zamanında halkın çok söylediği bir benzetme var: Kafasında 40 tilki dolaşır; kırkının kuyruğu birbirine değmez. Bu söylemden ne ,  anlayacağız?

         Tilki benzetmesi başka kültürlerde de var. Geçen yüzyılın ünlü düşünürlerinden Sir Isah Berlin’in “Tilki ve Kirpi” başlıklı bir kitabı vardır. Tilki benzetmesi Antik çağda da varmış. Bu benzetme insanları düşünme şekli anlamında ikiye ayırır. Tilkinin kafasında pek çok amaçlar vardır. Bunlar genellikle birbiriyle ilişkisiz, bazen birbirinin karşıtıdırlar.  Kirpi ise her şeyi belli bir prensip içerisinde algılar, düzenler; tepkisi de tek türdedir. Aristo, Tolstoy, Balzac… tilki benzeridir. Eflatun, Pascal, Dostoyevski kirpi benzeridir.

         İnönü’nün düşünce şeklini anlatmada satranç zihni benzetmesi de kullanılır. İnönü’nün satranç merakı ve bu oyundaki ustalığı bilinir. Satranç değişik çözümlerin var olduğu ve hedefe sabırla, adım adım akıl yoluyla ulaşıldığı bir oyun olarak bilinir. İnönü’nün akıl yürütme şekli genelde Pragmatizm teorisi, kavramı ile anlatılır. Pragmatizm, bilindiği üzere, 1860’dan sonraki yıllarda Amerikan İç Savaşı’ndan sonra bu savaşa katılmış 2 seçkinin düşünceleri olarak oluşur. İç savaş sürecinde yaşadıklarının düşüncesinde oluşturulur. Nedeni, ne için savaşmışlardı, sonuç ne oldu; başka bir çözüm oluşturulamaz mıydı?  Sözlük anlamı şöyledir: “Bir inanmanın, önerinin haklılığı, O’nun uygulanabilirliğindedir; sonucundadır. Sorunları çözmede işlerliği, yararlılığındadır; insan iyiliğinde işe yarar olmasındadır.” İnönü’nün pragmatizmine, demokratik eklenmelidir. Evrensel değerler vardır, korunması gereken ilkeler, amaçlar vardır. Ayrıca sosyal gerçekler vardır.. Vatandaşların, seçmenin yaşam şartları, alışkanlıkları vardır. Devletin kurumlarının alışkanlıkları vardır, imkânları vardır. Bunları bilir. Ama sorun yalnız bilmek değildir. Bunların nasıl değiştirilebileceğidir ve bağdaştırılacağıdır. Eskiyle yeni kavgası değil ama, bir gelişme, değişme sürecinde karşılıklı etkileşim içinde beraberlik korunacaktır.

         İnönü akıl yürütme şeklini anlatırken sıklıkla şunu der: “Önüme gelen konuyu ayrıntılarıyla incelerim; sonra çözüm noktasını düşünürüm. Sonra o noktaya nasıl ulaşacağımızı tasarlarım... Beni başkalarından ayıran budur. Ben bugüne kadar arkasında ne olduğunu bilmediğim kapıyı açmadım.”

         Bilgisinin kaynağı nedir?  Şunu der: “3 dilde dünya olaylarını, haber, hem de fikir olarak izlerim. Günde 5-6 saat okurum… Okumaktan çok istifade ediyorum. Bizim geçirdiğimiz değişmeleri daha önce başka memleketlerin nasıl geçirdiğini görüyorum. Bizim halimizi politik mücadele bakımından… İngiltere’nin 1860’dan sonraki haline benzetiyorum.”

         Şunları da söyler: “Memleketin ihtiyaçlarını, sorunlarını, içinde yaşayarak, itilip kakılarak öğrendik. Meseleleri önemlianında ele aldık.”

           Ülke için en zararlı kişinin yetkili fakat bilgisiz kişi olduğunu bilirim..”

         “İnsanların ilahlaştırılmasından çok çektik.” Bunlar onun gözlemidir. Tarih bilgisidir.

         Özet olarak ; “Cemiyetin onu sorumlu kıldığı görevlerin” bilgisini, ahlakını, üslubunu adım adım oluşturur; bunu kişiliği yapar. Örnek olmak istediği hayat şeklini, üslubunu da adım adım oluşturur. Bunu alışkanlığı yapar.  Yarın yapacağı işin bilgisini merak eder.

         Soru: İnönü bu kişisel özellikleriyle size göre neleri başarmıştır. ?

         Cevap: Soruyu konuşma süresinin kısalığını dikkate alarak şöyle değiştirelim: İnönü tarihte hangi başarısı, başarılarıyla anılacaktır; onu örnek kalıcı, öğreti kılan ya da kılacak olan başarısı var mıdır, nedir? 

Önce şu sorun var. Politikacıyı, devlet adamını, değerlendirmenin genel kabul görmüş ölçüleri yoktur. Bir atleti bilinen, somut ölçülerle değerlendirebilirsin. Devlet adamının değerlendirmede, temsil ettiği değerler mi yoksa toplum mu veri olarak alınacaktır. Genelde gücü nasıl, ne için kullandığı sorulur. Neyi devir aldığı, neyi devrettiği ölçü yapılır. Bizim tecrübemizle geçmişi değerlendirmede laik kesim, muhafazakâr kesim söylenenleri, olguları farklı kavramlarla, beklentilerle değerlendirirler. Bir devlet adamı yeni bir yönetim, yeni bir sosyal düzen oluşturursa adı kalıcı oluyor; milletinin düşünce, yaşam şeklini çağdaşlaşma yönünde değiştirirse, adı kalıcı, örnek oluyor.

         İnönü “36 yaşında -1920 yılından bu yana memleket idaresinde birinci derecede mesuliyet taşıyanların arasındayım”  der. Bu süreç 53 yıl sürer. Bu süreklilik başlı başına bir başarıdır. Bu süreçte İnönü’nün meslek hayatı yönünden üç dönem vardır. Nisan 1920’den Ekim 1922’ya kadar olan dönemde askerdir; Genelkurmay Başkanı,  Batı Cephesi Komutan’ıdır. Bundan sonraki gelen 25 yılda devlet adamıdır. Lozan Barış Antlaşması Görüşmelerinde Türk Heyetinin başkanıdır. Cumhuriyet ilk yıllarının başbakanıdır; cumhurbaşkanıdır. Gelen 27 yılda da  - 1950-1973- yılda Ana Muhalefet Partisi Başkanıdır. 1960’lı yıllarda 3,5 yıl başbakandır. Bu üç dönemin döneme özelliğini veren şartları, gerekleri, ya da görevleri ve meşruiyet ölçüleri vardır. 

İngiltere Başbakanı Churchill, İnönü’ye yazdığı 14 Mayıs 1950 tarihli mektubunda şöyle der: “Atatürk’ün… Kurduğu rejime liberal ve yenilikçi yöne götürdünüz… Bana öyle geliyki tarih T.Cumhuriyetini II. Dünya Savaşı’nın ağır tehlikeleri içinden nasıl sıyırıp geçirdiğinizi… hayranlıkla kaydedecektir.” Churchill İngiliz Milletler Topluluğu Tarihi’nin yazarıdır. 20. Yüzyılda Anadolu’da neler olduğunu, olmadığını bilir. Tüm hayatında siyasetin bilgisi tecrübesi içinde olmuştur. Makbul bir referanstır.

İnönü’nün kendi cevabı da vardır. 1946 yılında Hatay’da şunu der: “Bütün siyasi ve askeri yaşamımdaki vazifelerin hiçbirini düşünmeden diyebilirim ki, öldüğüm zaman Türk milletine 2 eser bırakmış olacağım. Bunlardan biri köy okulları, diğeri de çok partilerdir.” Cumhuriyet yıllarında 21 köy enstitüsü açılır, bunlardan 25.000 civarında kız-erkek öğretmen yetiştirilir. O yıllar için büyük sayılardır. Bu öğretmen ki,  Cumhuriyetin hasreti olan, köylere eğitim götürülmesinin uygulayıcısı olurlar. Köyden gelen bu öğretmenler, köylerde modern hayatın bilgisinin alışkanlıklarının edinilmesi, araçlarının bilinmesi ve istenmesi yönünde eğiticisi yönlendiricisi oldular.

Çok partili hayata geçmeye verdiği özel önemi de şöyle anlatır.

          “1908’den beri demokratik tecrübelerin içindeyim…  Demokratik rejimin dışındaki rejimlerin hiçbirini nazari olarak keşfetmiyorum. Hepsini, salahiyetsiz küçük memur olarak, içinde yaşamış görmüşümdür.  Salahiyetli olarak o devrin, demokratik olmayan rejimlerin bütün kuvvetleri kullanılmış, evet kullanılmış, tatbik etmiş, neticelerini görmüşümdür. Demokratik rejim içinde biz bu memleketi ilerletiriz, veyahut ecdadımıza layık olmayan insanlar olarak sürünür, mahvoluruz.”

         Demokrasi nedir: 1940’lı yıllarda demokrasi için söylenen, bilinen hükümetin denetlenmesinde, yolsuzlukların önlenmesinde, etkili bir yönetim şekli olduğudur. Demokrasi Batı uygarlığının ayrılmaz bir parçasıdır. Ayrıca Batı toplumu içinde yer alabilmenin bir gereğidir.  Örnek, gazetelerden okunan, duyulan, İngiliz Parlamenter sistemidir. Herkes bildiğini söyleyecektir. Bunun tartışmaları içinde doğruya ulaşılacaktır. Halk da kendisini yönetmesi için iyileri seçecektir.

İnönü için, çok partili siyasi hayat, “Anadolu’da yüzyılın hasretidir”… Yönetenler de halkla bunun bilgisini, alışkanlığını uygulamalar içinde adım adım öğrenecektir.. Bunun alışkanlıkları oluşacaktır.

Çok partili sürecin, demokratik sürecin evreleri vardır: 1946-1950 arası yıllar seçim emniyetinin – yasalarının tartışmaları bu yasaların çıkarılması için de geçer. Muhalefetin siyasetin faaliyetlerinin güven içinde olmasının tedbirleri oluşturulur.

1950-1960 arası yıllarda iktidarın yetkisini kullanma şeklinin, üslubunun demokrasinin ölçülerine, kavramlarına uygun olup olmadığı tartışılır. Meşruiyet tartışmaları vardır. Muhalefetin siyasi çalışmamalarının engellenmesi, vatandaşlar arasında oluşan husumetin sorunlarının tartışmaları vardır.  İktidar İnönü’yü “geçmişin zalimi” benzetmesiyle suçlar, geçmişi kötüleyerek kendisine siyasi meşruiyet oluşturmaya çalışır.

1960’ta askeri bir müdahale olur. 1960-1964 yılları arasında ülkede adeta bir sivil harp ruhu vardır. Her kafadan bir ses çıkar. İhtilal söylentileri vardır. Zamanın görevi demokrasiye dönüşü, demokrasinin işlerliğini sağlamaktır. 1961 Anayasası hazırlanır, kabul edilir, yürürlüğe girer. Bunun kurumlarının oluşturulması… Öngörülerin uygulamaya dönüştürülmesi vardır. Devir alınan ağır mali yükümlülüklerin üstesinden gelinir; ekonomi işbirliğiyle kavuşturulur.  Tüm bunların çalışma başlatıcısı, destekçisi, uygulayıcısı İnönü’dür. Kasım 1961-Şubat 1965 arası dönemin başbakanıdır. Bu yıllarda yaşı 74-80 arasındadır. Kaostan düzen oluşturur. Tüm hayatında bir anlamda Kaostan düzen oluşturmuştur.

1965’ten sonra gelen yılların tartışmaları, 1961 anayasasında tanınan temel insan haklarının, sosyal, siyasi kültürel hakların tanımlanması ve uygulanması ile ilgilidir. Vatandaşlar arasında sağ-sol çatışmaları vardır. Soğuk savaş yıllarıdır. İstikrarın nasıl sağlanacağı, sorunları vardır.

1946 yılından İnönü’nün ölüm tarihi olan Aralık 1973 tarihine kadar olan süre 27 yıldır. Tüm bu yıllarda İnönü demokratik sürecin en bilinen, etkin koruyucusu olmuştur. Tüm vatandaşlarını demokrasi tartışmalarına katmıştır. Demokrasi tartışmalarını evlere, köy kahvelerine… girdi. İnönü demokrasinin ne olduğunu ne olmadığını, nenin mümkün olduğunu, nenin çare olduğunu, nenin geriye dönüş olacağını mümkün olamayacağını anlattı. Düşüncemize getirdiği katkıyla değişikliklerle, değişmelerin öğrenmenin kaynağı oldu.  “Bir nesil yetişsin diye bir ömür harcadık” der. Eğitimi, meslek ve hayat düşünce şekliyle çağdaş, farklı bir nesil yetiştirildi.

Milletini, ülkesini geri kalmışlıktan, yokluktan, kopararak başka bir yaşam düşünce toplumuna geçmesine önder oldu. Milletinin daha iyi yaşamasının kendisi için daha iyi şeyler yapabilmesinin şartlarını,tamını, bilincini oluşturdu.

Tüm görevlerinde başarıları bir rastlantının ya da dış-iç güçlerin şu veya bu hatasının neticesinde kazanılmış değildi. Hazırlığın, becerilerin neticesidir. Bin bir türlü yoksulluk, güçlük içinde oluşturulmuş çarelerin, sabırla, çalışmayla oluşturulmuş neticelerdir. Tüm görevleri içinde, görevin şartları ölçüleri içinde moral örnek bilinmiştir.

 20. yüzyılın en önemli politik düşünürlerinden John Rowls şunu der: “En iyi tasarlanmış anayasalar bile haksızlığa karşı teminat olamazlar. Bizim en güvenilir teminatımız Washington ve Lincoln gibi devlet adamlarıdır. Onlar bize uzun dönemde çıkarlarımızın ve görevlerimizin ne olacağını hatırlatırlar. “ İnönü’de benzeri görevleri yapmıştır; bunların güvencesi bilinmiştir.

Ben kitabımdaki biyografide onun iki özelliğini kavram olarak anlatıya katmayı denedim: Moral örnek, kaostan düzen oluşturma. Ayrıca İnönü sözü dinlenen, ne söyleyeceği merak edilen etkili bir konuşmacıydı; iyi bir yazardı. Bu yönüyle de farklıydı.

Her nesil tarihin büyük önderlerine ve olgularına kendi yorumunu getirir. İnönü’nün yeniden anlatılması, zamana getirilmesi öğreti olacaktır, onu saygıyla anılması olacaktır.

Konuşmamızın sonuna geldik. Bir anımı anlatayım: İnönü konuşmadan sonra ya da bir konuşma metni hazırladığında bazı insanlara nasıl bulduğunu sorardı. Onların konuşmayı hangi ölçülerle ve düzeyde değerlendirdiğini anlamaya çalışırdı.  Nasıl buldun kardeşim derdi. Bende size soruyorum. Konuşmamı nasıl buldunuz?

Sayın Cevdet Aykan Bey, bu güzel ve tarihe ışık tutacak yararlı konuşmanız için size teşekkür ederiz.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
E-GAZETE TÜMÜ
aydem
ÇOK OKUNANLAR
ANKET TÜMÜ
ARŞİV ARAMA
PUAN DURUMU TÜMÜ
TAKIMOPuanAV.
1Galatasaray3699+65
2Fenerbahçe3693+61
3Trabzonspor3661+16
4Başakşehir FK3658+11
5Beşiktaş3655+6
6Kasımpaşa3652-4
7Alanyaspor3650+3
8Çaykur Rizespor3649-8
9Sivasspor3648-10
10Antalyaspor3645-6
11Adana Demirspor3644-2
12Samsunspor3642-8
13Kayserispor3641-12
14Konyaspor3640-11
15MKE Ankaragücü3639-4
16Gaziantep FK3638-10
17Fatih Karagümrük3637-3
18Hatayspor3637-9
19Pendikspor3636-30
20İstanbulspor3616-45