Kırkkızlar efsanesini öyküleştiren Araştırmacı-Yazar Kimya Mühendisi Abdullah Yıldız gazetecilere yaptığı açıklama da, asırlardır birbirine yakın ama farklı formatlarda anlatıla gelen Kırkkızlar efsanesini, kalıcı olsun amacıyla öyküleştirdim. 2009 Yılından bu yana sürdürdüğüm araştırmalarım sonucu derlediğim bilgiler ışığında; Kırkkızların kahramanlık dolu serüvenlerini, Niksarın fetih sürecindeki rollerini öykü diliyle kaleme aldım, dedi.
Tarihi doku ve coğrafi güzellikler gibi efsanelerinde kentlerin birer kimlik değeri olduğuna işaret eden Yıldız, Kırkkızların, zalim hükümdarların muhafızları aracılığıyla halktan zorla topladıkları haraçları, geceleri tebdili kıyafet olup, muhafızların elinden alarak, yoksul halka geri dağıtmaları kendilerini hak ve adalet kahramanları haline getirmiştir. Kimliklerini gizledikleri içinde adeta efsaneleşmişlerdir, şeklinde konuştu.
Kırkkızların Niksarın fetih sürecinde de önemli katkılar sağladıklarını belirten Yıldız, Niksarın fetih sürecinde Kale kapıları kapatıldığı için dışarı çıkamayan kırk kız, bu defa, kaleyi kuşatan Danişmendli askerlerine içerden bilgi sızdırarak, fethi kolaylaştırıcı rol üstlendiler. Surların yakınına kadar gelen Danişmendli askerleriyle kendilerine özgü metotlarla iletişime geçen kızlar, haberleşmenin de ötesinde zamanla İslamiyet hakkında edindikleri bilgiler ışığında Müslüman olmuşlardır. Danişmendli askerleriyle olan iletişimleri fark edilip ceza olarak başları vurulana kadar, kırk kızların sırrı çözülememiştir, ifadelerini kullandı.
Niksar kalesinin, iç içe surlarla ve muhkem kapılarla korunduğuna işaret eden Yıldız, o günkü şartlarda, içerden yardım olmadan Niksar Kalesinin fethi zordur. İçerde her türlü sosyal ihtiyaca cevap verecek gıda ambarları, su sarnıçları gibi tesisler yer almaktadır. Kapılar açılmadan üç-dört ay barınmak mümkündür. Niksar Kalesi bu yönüyle, sadece savunma kalesi değil aynı zamanda yaşam kalesidir, şehir kaledir. Kırkkızların Niksarın fetih sürecinde verdikleri destek bu bakımdan çok önem arz eder, şeklinde konuştu.
Kırkkızların lideri olan Sofianın aynı zamanda hükümdar Mihaelin kızı olduğuna dikkat çeken Yıldız, Sofianın da içinde bulunduğu kırk kızın, başları vücutlarından ayrılmış bedenleri surlardan aşağı atıldığında, Danişmendli askerleri gözyaşlarını tutamamışlardır. Fetih sonrası evlenme planları yaptıkları sevdalıların kanlar içindeki bedenlerini görmek onları çileden çıkarmıştır. Melik Ahmet Gazi tarafından kılınan cenaze namazlarından sonra, Kaleyi karşıdan gören bugün türbelerinin yer aldığı Düztepe yamaçlarına defnedilmişlerdir, dedi.
Eserini, bir tarih belgeseli olarak değil, akıcı üslupla öykü kitabı şeklinde oluşturduğunu söyleyen Yıldız, Öykü kitabımın, önemli bir boşluğu dolduracağına ve Kırkkızlar efsanesinin nesilden nesile aktarılmasında bir kaynak oluşturacağına inanıyorum, ifadelerini kullandı.
Melik Ahmet Danişmend Gazi ve Kırkkızların türbelerinin halen ziyaretgâh olduğuna vurgu yapan Yıldız, Öykümle, bu önemli kimlik değerlerimizi bütünleştirerek, günümüze taşıdım. Bugün türbelerinde huşu içinde dualarla ziyaret edilen bu önemli zatların, yaşadıkları dönemdeki; kültür dokusunu, insani duyarlılıklarını, fedakârlıklarını öykü üslubu içinde anlatmaya çalıştım. Umuyorum ki, kitabımız, tarihimizin öykü tadında sevilmesinde, Niksarımızın geçmişinin bilinmesinde önemli, bir işleve sahip olur, şeklinde konuştu.